Virüs Hastalıklarının Tedavisi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Virüsler çok küçük canlılar olup, deride uçuk, suçiçeği, zona (gece yanığı), siğil gibi hastalıklar yaparlar.
Siğil (Verruka)
Siğiller virüslerin (papilloma virüs=HPV) etkisiyle oluşan küçük tümörümsü belirtilerdir. Oluşumlarında kurbağaların rolü olup olmadığı konusunda yeterli kanıt bulunamadığı için kurbağalar salıverilmişlerdir. Ayrıca bu hastalığa halk arasında Niye “Tavuk G…..” dendiği konusunda da elimizde hiçbir bilgi yoktur ve tavuklar da bu konuda suçsuzdurlar. Siğiller, kişiden kişiye doğrudan veya çıplak ayakla basılan zemin, daha az olarak da eşyalar aracılığıyla bulaşabilirler. Bunun yanı sıra aynı kişide var olan bir siğilden başka alanlara da bulaşma olabilir. Zedelenmiş deriye daha kolay bulaşır, özellikle siğillerin üzerleri kopartılır, kanatılırsa bulaşma çok daha kolay olur. Eğer ısırılırsa ağız içerisine dahi bulaşabilir. En iyi tanınan şekli, ellerde, kollarda yerleşen şeklidir ve esmer, kabarık sert çıkıntılar halindedir. Avuç içi ve ayak tabanında çıkıntıları az olup, derine doğru gelişirler ve ağrılıdırlar, nasırlarla çok karışırlar. Yüzde yassı, ince esmer kabartılar halinde veya yine yüzde ve bazen de boyunda fırça gibi olabilirler.
Bir de cinsel ilişkiyle bulaşan ve özellikle de cinsel organlar ve çevresinde yuvarlak, esmer, yumuşak kitleler şeklinde yerleşen özel tipleri vardır. Cinsel organlarda yerleşen tiplerin yarısından fazlası 5-7 yılda kendiliğinden iyileşebilmekle birlikte kadınlarda düşük bir kısmı rahim ağzı kanserine neden olabilir. Bu açıdan dikkatli olunmalıdır. Erkeklerde bu tehlike çok ender olmakla birlikte çok çabuk yayılabilmeleri, eşlere bulaşabilmeleri nedeniyle tedavi ihmal edilmemelidir. Hastaların ilk alacakları önlem genital bölgenin tüylerini jiletle veya ağdayla almayı bırakmaktır, çünkü bu işlemler sırasında hem siğilden virüslerin kanamayla yayılması ve hem de zedelenen diğer kıl diplerinin bulaşmaya açık olması yayılmayı çok kolaylaştırır.
Tedavide doğrudan virüsleri öldürme olanağı olmadığı için var olan belirtiler yok edilse bile yinelemeleri önlenemez. Elektrik akımıyla yakarak veya soğuk uygulamayla dondurarak yıkıma uğratma yöntemleri genellikle başarılıdır, fakat biraz can yakar ve iz kalır. Yineleme ve yayılma tehlikesini arttırabileceği gerekçesiyle çok özel durumlar dışında cerrahi girişim önerilmez. Bazı asitli ilaçlar veya kanser ilacı tipi ilaçlar sabırla ve istikrarlı kullanıldığında yararlı olabilmektedir. Hastalığın kendiliğinden geçebilme özelliği de vardır ve bu özellik çocuklarda çok fazladır. Ağız içi ve cinsel organlar yerleşimi dışındakilerde, eğer ağrı ve yayılma eğilimi de yoksa kendiliğinden iyileşme beklenebilir. Eğer kişi yapılan işlemle iyi olacağına inanırsa, her türlü telkin yöntemi etkili olabilir. Bağışıklık sistemini harekete geçirdiği düşünülmektedir. Çalınmış pirinç basma gibi törenler, okutma, incir sütü sürme, bu ilaç kaçak geldi aman kimseye söyleme diyerek boyalı su verme vb. yöntemler olabilir ama yine de doktordan ve tıbbi yöntemlerden şaşmamak gerekir.
Uçuk (Herpes)
Uçuk, virüslerin (Herpes virüs Tip I) etkisiyle oluşan, kızarık bir zeminde minik su kabarcıkları şeklinde kendini gösteren, halk arasında çok iyi tanınan bir hastalıktır. Halk arasında tanınmak bir yana ne nedenle ortaya çıktığı konusunda dahi yorumlar hemen yapılır: “Kötü bir rüya görmüşündür”, “korktun mu, korktun mu ?”, “güneşte çok kalmayaydın” veya “kız, yine malum zamanın mı?” gibi. Bu yorumlarda kısmen gerçek payı da vardır. Genellikle bebeklik yaşında bulaşan virüsler, vücutta yerleşir ve direncin düştüğü uygun zamanları kollarlar. İlk bulaşma döneminde yalnızca % 1 oranında belirti görülür, fakat normal uçuklara göre kat kat şiddetli ve uzun sürelidir. Yukarıdaki örneklerin hepsi geçerli olmasa da, organizmanın direncini düşüren ateşli hastalık, aşırı yorgunluk, aşı sonrası, stres vb. durumlarda hastalık halinde karşımıza çıkar. Yineleyen uçuklarda yineleme sıklığı, kişilere göre değişir. Bazılarında yılda bir-iki kez çıkarken, bazılarında ayda bir-iki kez olabilir, zamanla kişilerde de sıklık değişebilir. En sık ağız kenarında görülmekle birlikte ağız içinden, parmak ucuna kadar her yerde görülebilir. Tedavi edilmezse 5-7 günde kendiliğinden geçer, fakat kaşıntı ve sızlama yaparak rahatsız edebilir. Seyrek görüldüğü durumlarda, yalnızca belirti varken yerel ilaçlar uygulamak yeterli olur. Şiddetli ve sık yineleyen şekillerde ise yerel tedavi yetmeyebilir ve ağız yollu ilaçlar da eklenir. Çıkışı önlemek ise olanaksız gibidir, ancak aylarca ilaç kullanılarak baskılanabilir ve sıklığı azaltılabilir.
Basit uçuk hastalığının bir de “kırmızı noktalı tipi” vardır (herpes virüs Tip II ile). Cinsel ilişkiyle bulaşan ve doğal olarak cinsel organlarda görülen bu tipte (herpes genitalis) genel özellikler, diğerine çok benzer. AIDS’in zuhurundan önce en çok dedikodusu yapılan ve ayrılıklara neden olan zührevi hastalık olma özelliğini taşımaktaydı. Bugün ise sıradan bir hastalık durumuna düşmüştür. Tedavi de kremler yetersizdir, ağız yollu ilaçlar benzer şekilde kullanılır ve benzer şekilde de etkisi sınırlıdır. Bu nedenle korunma ön planda gelir. Genital uçuklarda en önemli nokta gebelikte iyi bir takip yapılarak, doğum sırasında çocuğa virüs bulaşmasını önlemektir, yaşamsal tehlike yaratabilir.
Herpes Zoster (Zona)
Zona, suçiçeği virüsüyle (Varicella Zoster) ortaya çıkan bir hastalıktır. Varicella Zoster virüsü kişiye ilk bulaştığında suçiçeği hastalığını yapar. Hastalık geçtikten sonra virüs vücutta yerleşerek uyku durumuna geçer. Yaş ve bağışıklık sisteminde zayıflama dışında, nelerin tetikleyici olduğu (stres, başka bir enfeksiyon, travma, kanserler vb.) tam olarak bilinmemektedir. Kadınlarda, erkeklere göre biraz daha fazla görülebilen zonanın sıklığı yaşla birlikte artar.
Herpes zoster, klasik olarak, sağ veya sol olmak üzere tek taraflı olarak görülür, biraz dışarı taşma olabilir. En çok göğüs, baş, sırt, bel, kuyruk sokumu gibi alanlarda olur. Genellikle deri döküntüsünden önce, alanda, birkaç günlük bir ağrı olursa da, döküntüyle birlikte veya sonra da görülebilir. Önce kızarık kabartılar ve saatler içinde su kabarcıkları izler ve birkaç gün boyunca artabilirler, sayısı ve genişliği değişik olabilir. Sonuçta hepsi kabuklanır ve iyileşir. Ağrı şiddetiyle, belirtilerin yaygınlığı genelde paraleldir. Yaşlı hastalarda, ağrı ve deri belirtileri daha yaygın ve şiddetlidir. 30 yaşın altında ise ağrı, şiddet çok az ve süre de kısa olabilir.
Aşırı bağışıklık baskılaması olan yaşlılar, AIDS’liler, lenfoma olan hastalarda “yaygın zona” (alan dışında 20 kabarcığın üstünde) ortaya çıkar, su çiçeğini andırır ve sıklıkla su kabarcıkları göbeklidir ve kanamalı da olabilir. Bu durumda, genel yayılma da düşünülmelidir. Göz tutulumu hasar bırakabilir.
Ağrısı ve görünümüyle kolay tanınır. Tedaviye erken başlanması çok önemlidir. Tedavinin ana parçası, gerekli olan hastalarda spesifik antiviral haplarla tedavidir. Bunun yanı sıra yerel tedavi ve ağrı desteği de çok önemlidir. Yatak istirahatinin, sürenin kısalması ve geç ağrıların önlenmesi açısından önemi büyüktür. Ayrıca ağrı kesicilerle desteklenir.
El-Ayak-Ağız Hastalığı
El-ayak-ağız hastalığı (EAAH), değişik bir virüs grubuyla (koksakivirüs) olur, genellikle hafif bir hastalıktır. Başlıca, 2-10 yaşları arasındaki çocukları etkiler ancak erişkinlerde de görülebilir. Enfeksiyon, ateş ve boğaz ağrısı ile başlar. Olguların % 90’ında ağız belirtileri gelişir, bunlar yanakların içinde, dilde, yumuşak damakta ve diş etlerinde, küçük (4-8 mm), kırmızı bir alanla ile çevrili, hızla yara olan su kabarcıklarıdır. El ve ayaklardaki döküntüler, belirtisiz, kırmızı kabarcıkla başlayıp, hızla, küçük, gri, 3-7 mm çapında, kırmızı bir hale ile çevrili su kabarcıklarına dönüşürler. El ve ayak parmaklarında deri çizgilerine paralel yerleşirler. El ve ayak parmakları üzerinde daha seyrek, avuç ve tabanlarda ise daha sık bir dağılım gösterirler. Enfeksiyon genellikle hafif olup, nadiren 1 haftadan uzun sürer. Tedavi destekleyicidir.
Molluskum Kontagiyozum
Poksvirüsler tarafından oluşturulur. Enfeksiyon dünya çapında yaygındır. Başlıca 3 grup etkilenir: küçük çocuklar, cinsel aktif erişkinler ve bağışıklığı bakılanmış kişiler, özellikle de AIDS olanlar. Molluskum, en kolay, deriden deriye doğrudan temas yoluyla geçer. Belirtiler, düzgün yüzeyli, sert, kubbe şekilli, incimsi parlak, ortası hafif çökük, pembe-beyaz ortalama 3-5 mm çapında kabartılardır, 1.5 cm’ye varabilirler. Küçük çocuklarda genellikle yaygındır, sayıları birkaç taneden 100’den fazlaya kadar değişebilir. Yüzde, gövdede, kol ve bacakta olabilirler. Molluskum, bir çocukta, sadece genital alana sınırlıysa, cinsel istismar olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Erişkinlerde molluskum cinsel yolla bulaşır ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklar da aynı anda bulunabilir. Genellikle cinsel organlar ve çevresinde 20’den az belirti vardır.
Tedavide en basit çözüm tek tek kazınmadır, fakat çocuklarda çok ağrılı olur ve ruhsal sorunlara yol açabilir. Küçük sağlam çocuklarda, özellikle de çok sayıda belirti olanlarda, en pratik yaklaşım, tedavi etmemek olabilir. Kendiliğinden düzelme süresi hemen hemen 2 yıldır.
Sağmaç Nodülleri + Orf
Bu enfeksiyonlar, sütçüler ve veterinerlerde dünya çapında bir meslek hastalığı oluştururlar. En sık, bulaşmış ineklerin memelerinden veya burunlarından doğrudan bulaşırlar. Belirtiler genellikle çok az sayıdadır ve ellere veya ön kollara sınırlıdır. Kuluçka dönemi yaklaşık 1 haftadır. Genellikle 1 cm çapında hafif bir kabartı başlar, sonra hedef tahtası gibi kırmızı-beyaz, halkalar olur, şiş, kızarık bir topak döneminden sonra kuruyup iyileşir. Yaklaşık 6 hafta içinde düzelir.
Orf, (ektima kontagiyozum), tüm dünyada, keçi ve koyun çiftlikleri olan bölgelerde sık görülen bir hastalıktır. Kuzulardaki aktif belirtilerden doğrudan bulaşır, ülkemizde en çok kurban bayramı sonrası görülür. Görüntüsü ve süreci sağmaç nodüllerine çok benzer.