İlaçların hepsi ürtiker oluşturabilir, fakat en sık görülenler aspirin ve penisilindir. Yiyecekler daha çok çocuklarda ürtiker nedenidir. Etkinlik oranı çocuklarda % 40’a yakınken, erişkinlerde % 1 civarındadır. Kuru yemişler, yumurta, balıklar ve deniz ürünleri, çikolata, bazı meyveler, bazı peynirler ve yiyeceklere konan boyalar ve antiseptikler gibi katkı maddeleri ile daha sık rastlanılır. Polenler, küfler, hayvanların tüy veya kepekleri gibi bazı solunumla alınan allerjenler de ender olarak ürtikere neden olabilirler. Arı, akrep, örümcek sokmaları, deniz anası dalamalarında da bazan ürtiker gelişebilir. Organizmanın herhangi bir yerindeki bir bakterilere bağlı enfeksiyon odağı, viral veya fungal enfeksiyonlar, barsak parazitleri de zaman zaman ürtiker nedeni olarak karşımıza çıkabilir. İç hastalıklarıyla birlikte görülmesi çok sık değildir ve spesifik de değildir. Psikolojik faktörler de özellikle kronik ürtikerlerde çok etkilidirler, gerginlik, anksiyete, depresyon gibi belirtiler sıktır. Belirtiler derinin herhangi bir yerinde, pembe kırmızı renkte, kaşıntılı, boyutları bir mm’den 20-30 cm çaplarına kadar değişebilen kızartı veya kırmızı kabartılar şeklindedir. Genellikle küçük başlayıp hızla büyüyebilirler, sınırları keskin olup, bazen birbirleriyle birleşerek değişik şekiller yapabilirler, ortaları solup, halkamsı görünümler de alabilirler. Kaşıma, sürtme vb travmayla tetiklenenler çizgi şeklinde. Kaşıntı genellikle yoğundur, fakat anjiyonörotik ödem tipi derin yerleşimde yok gibidir. Birden ortaya çıktığı gibi, hızla da solmaya başlar. En erken 15-20 dakika içerisinde geçer, çoğu kez 3-4 saati bulur, 24 saati geçmesi enderdir ve tanıda ürtiker dışındaki olasılıkları düşündürür. Yalnızca anjiyonörotik ödemler birkaç güne uzayabilir. Atak dönemleri bir günden başlayıp aylarca veya yıllarca sürebilir. Üç aydan fazla uzayanlar kronik ürtiker olarak adlandırılır.
Ani ürtiker, hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkiler, ağız, boğaz tutulumunda ise çok çok ender yaşamsal tehdit taşıyabilir, Ürtiker tedavisinde pratik yaklaşım, belirtilere yöneliktir. Hasta öncelikle tetikleyici, hızlandırıcı etkenlerden uzak, serin ortamda bulundurulmalı, gereksiz ilaç alımı, stres ve aşırı yorgunluktan, alkol tüketimi, dar giysilerden uzak tutulmalıdır. Dermatolog denetiminde tedavi düzenlenir ama tedaviler hastalığı yok edemezler, çıkışı engellemeye yararlar, hastalık belirsiz bir zamanda geldiği gibi yine kendi gider.