Derimiz, kendi temizliğini ve korunmasını belli bir ölçüde doğal olarak yapabilen bir organdır:
– Derinin en dışında bulunan boynuzsu tabakası, sürekli dökülme ve yenilenme sonucunda üzerinde bulunan kirleri, mikropları atarak kısmi bir savunma ve temizlik sağlar.
– Yağ bezlerinin saldığı salgı kısmen mikropların üremesine engel olur.
– Deri pH’sı mikropların üremesi için çok uygun değildir.
Fakat derinin doğal temizlik mekanizmaları yeterli olmadığı zaman, insanlar yapay temizlik ve korunma yolları aramaya başlarlar. İnsanlar ne için temizlenme gereksinimi duyarlar?
- Özellikle mikroplardan arınmak, kirli olduklarını düşündükleri bölgelerin temizliğini sağlamak için temizlenirler. Bu amaçla en çok eller temizlenir ki dış dünya ile her türlü ilişkimizi sağlayan, her işe bulaşan bir organımızdır. Yine aynı amaçla cinsel organlar ve anüs çevresi temizlenir.
- Mesleki amaçlarla temizlenirler. Yağlı, kirli işlerle uğraşanlar işin sonunda, doktorlar, özellikle cerrahlar, ilaç ve gıda üretiminde çalışanlar ise işin başında temizlenirler (eller).
- Hastalar başkasına bulaşmasın diye temizlenirler.
- Sivilceli hastalar ise sivilceleri azalsın diye yüzlerini temizlerler, yüzdeki aşırı yağ salgısının yıkanması sivilce gelişimini bir miktar azaltır.
- En önemli temizlenme nedenlerinden bir tanesi de toplumsal gereksinmelerdir, güzel ve temiz görünme, kötü kokmama, kirli, yağlı, pasaklı görünmeme gibi çekinceleri içerir.
Temizlenme çabalarıyla insanlar:
- Dış kaynaklı kir, yağ, çamur, dışkı vb. bulaşmaların atılmasını sağlarlar.
- Deriden salgılanan ter ve yağın temizlenmesini sağlarlar.
- Eskiyen boynuzsu tabaka hücrelerinin atılmasını sağlarlar.
- Mikropların atılmasını sağlarlar.
En eski ve en sık kullanılan temizlenme araçlarından biri sabunlardır. Derideki yağ, ter, dıştan gelen kirler ve dolaylı olarak da mikroorganizmaların uzaklaştırılmasını sağlarlar.
Yağ asitlerinden ve alkalilerden yapılan sabunlar, yağ eritici özellikleriyle bu temizliği sağlarken yine aynı özellik nedeniyle deride bir miktar kurumaya yol açar ve alkali özellik nedeniyle de kısa bir süre için deri pH’sını değiştirirler.
Aşırıya kaçmadan dozunda sabun kullanımında bunlar herhangi bir sorun yaratmadan kalırlar. Deri, yıkamadan dakikalar sonra pH değerini yeniden normale taşır, ancak çok aşırı sık ve derinin kendini toplamasına fırsat vermeyecek ölçüde yıkamalar pH değerlerinde uzun süreli değişmeye neden olabilir.
Sabuna bağlı görülen tahrişlerin en önemli nedeni derinin doğal yağ ve neminin uçarak kurumasıdır. Bu da yine aşırı sık olarak yıkamayla gelişen bir olaydır.
Özellikle günde 20-30 kezden fazla, takıntı halinde el yıkama veya cerrahlar veya bulaşıkçılar gibi zorunlu olarak sabun ve suyla sık değinenlerde bu tahrişlere rastlanır. Tahrişin hepsi de sabuna ait değildir, su da sürekli değinme söz konusu olduğunda tek başına tahriş edici olabilir.
Hassas ve kuru derili kişilerde bu tahriş olayı daha az sayıda yıkamayla gelişebilir. Kullanılan sabunun pH değerleri tahriş açısından sonucu çok fazla değiştirmemektedir.
Bazı çalışmalarda 5,5-10 arası pH değerlerinde çok anlamlı bir fark bulunamamıştır. Aşırı kullanımda ise klasik sabunlar gibi 5,5 pH’lı sabunlar da tahrişe neden olabilmektedirler.
Sonuç olarak sabunların kurutucu ve tahriş edici özellikleri çok büyük ölçüde aşırı kullanıma bağlıdır. Dozunda olmak şartıyla “Suya, sabuna dokunalım”.