Hiçbir zaman “Böcek” deyip geçmemek gerekir, halk arasında “alerji”,” karaciğer tepmesi”, “ muz veya çikolata dokunması” diye adlandırılan pek çok durum aslında basit böcek ısırıklarıdır.

Genellikle hastalar tarafından pek beğenilmemekte ve kendilerine yakıştırılmamaktadır. İtiraz noktaları ise “Ay ben, çok temizim, her gün yıkanırım!” veya “hepimiz aynı ortamdaydık, niye yalnız bende (veya onda, bunda, şunda)” şeklindedir. Yanıt ise şöyle olmalıdır: “Her insan böcekler tarafından ısırılabilir, fakat reaksiyonun şiddeti, yani kızarıklık, kabartı, şişme ve kaşıntının boyutları kişinin hassasiyet derecesine göre değişmektedir ve özellikle duyarlı çocuklarda daha fazla görülmektedir”.

Günümüzde en sık rastlanan ısırıklar sivrisinek ısırıklarıdır. Daha çok el, yüz, kol, bacak gibi, açık alanlarda görülmektedir. Çok kaşıntılı, yaklaşık olarak yarım-bir cm çaplarında, kızarık, ortası sivri ve ortasında bir su kabarcığı veya minik kabuk olan, çok kaşıntılı ve 15 gün kadar sürebilen belirtiler görülür.

Hemen hemen bütün ısırıklarda (büyük, çok zehirli akrep veya örümcek ısırıkları dışında) değişik boy ve şiddetlerde olmak üzere benzer belirtiler görülür. Pire ısırıkları daha büyük, fakat daha az sayıdadır. Hayvanlardan insana geçme söz konusu olabilir, fakat insanda kalıcı değillerdir.

Arı sokmaları da eğer kişinin alerjisi yoksa benzer şekilde görülebilir. Bir zamanlar yaklaşık bir cm. kadar çapında şişler yapan, şiddetli kaşındıran tahtakurusu denen yaratıklar vardı.

Döşemelerde, yataklarda, karyolaların bağlantı yaylarının içinde yaşayan, yuvarlak, şişman, siyah, yaklaşık yarım cm çaplı yaratıklardı, gece ortalığa çıkıp ısırırlardı. Rahmetli annem, karyola yaylarına gaz döküp böcekleri yakardı. Bugün bunları artık göremiyoruz.

Hayvan (kedi, köpek, at, koyun) uyuzları da insanlara geçici olarak bulaşıp, şiddetli kaşıntıyla birlikte aynı ısırık görüntüsünü yaratırlar.

Bir başka ısırık tipini ise ilk asistanlık yıllarımda bende büyük bir hayranlık bırakan bir şekilde rahmetli Faruk Nemlioğlu hocamdan öğrenmiştim. Kıdemdaşım olan arkadaşımla poliklinikte gördüğümüz ve her biri küçük birer tipik ısırık olan belirtilerden vücudunda yüzlerce olan bir hasta gördük ve bir anlam veremeyip, kıdem sırasına göre hocalarımıza göstermeye başladık.

İki hocamız da net fikir söyleyemedi, son merci olan Faruk Hoca ise hastaya bakıp “evladım sizin evde güvercin var mı bakıyım?” dedi, hasta da şaşkınlıkla “var hocam” deyince, “Hah işte güvercin biti kardeşim bunlar” dedi. “İşte” dedim “Hoca dediğin de böyle olur”.

Ömür boyu da Faruk Hocamın bilgisine, sezgisine ulaşmaya çalıştım. Çok küçük boyutta olan bu tür böcekler özellikle kuş, tavuk vb. kanatlılarda bulunup, yüzlercesi rüzgarla pasif olarak hareket ederler ve hayvanlarla ilgisi olmayan kişilere de ulaşıp onları da ısırabilirler. Ayrıca yakalardan, paçalardan girip, kapalı alanları da ısırabilirler.

Bizi bu kadar rahatsız etmelerine karşın gariban böceklerin bizi ısırırken kötü bir amaçları yoktur ve yalnızca karınlarını doyurmaya çalışırlar, bir kısmımız kahvaltı, bir kısmımız akşam yemeği olabiliriz. Böcek ısırıklarında tedavi olarak kaşıntıyı önlemek yeterlidir, 10-15 günde kendiliğinden geçerler.