Derinin Mikrobik Hastalıkları - Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir

Derinin Mikrobik Hastalıkları Dünyada bütün canlıların yaptığı gibi mikroplar da kendi varlıklarını korumaya ve yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Oysa insanoğlu her olayı kendi yararına veya zararına algıladığı için bu zavallılara da hamam böcekleri, sivrisinekler, bitler, uyuz böceklerine yaptığı gibi “zararlılar” diyerek hepsini öldürmeye çalışır.

Derinin Mikrobik Hastalıkları Bu mikropların vücudumuzda ilk ve en çok karşılaştıkları alanlardan biri de derimizdir. Derimiz normal koşullarda bakterilere karşı çok iyi bir dirence sahiptir ve deri üzerindeki bakteriler (mikrop diye tanımladığımız yaratıklar) kolay kolay en dış tabaka olan boynuzsu tabakayı aşamazlar, hatta deri üzerinde kaldıklarında sayıları bile azalır.  Bu direnci oluşturan doğal korunma mekanizmalarının başında üstte bulunan boynuzsu tabakanın iyi bir mekanik engel oluşturması gelir.

Kıl ağızları bu örtünün doğal zayıf noktalarıdır.  Bunun yanı sıra, deri üzerindeki çatlaklar, sıyrıklar, yaralar, kaşıntılı ve bakteri yükünün fazla olduğu hastalıklar da bakteriler için bir giriş kapısı, bir zayıf nokta oluştururlar.

En dış tabakanın sürekli yenilenmesi sırasında üstündeki bakterileri de uzaklaştırması, derinin bakteri üremesine çok uygun olmayan göreceli kuruluğu, deri üzerindeki yağ salgısının bakteriler üzerindeki olumsuz etkisi, deri pH’sının asidik değeri (5,5), derinin doğal yapısında var olan zararsız bakterilerin diğer bakteriler üzerindeki engelleyici etkisi (rekabet) ve bağışıklık sisteminin etkileri, deriyi koruduğu düşünülen mekanizmalardır.

Deride en çok enfeksiyona neden olan bakteriler ise stafilokok ve streptokok adlı bakterillerdir.

Sık görülen deri enfeksiyonları:

Impetigo Contagiosa:

Derinin Mikrobik Hastalıkları En sık görülen, kolay bulaşan, zaman zaman salgınlara yol açabilen bir enfeksiyondur, her iki mikropla da olabilir. Nemli ve sıcak iklimlerde ve sosyo-ekonomik ve hijyenik durumu kötü olanlarda, özellikle çocuklarda daha sıktır.

Doğrudan bulaşabildiği gibi deriye değen, havlu mendil gibi eşyalardan da bulaşır.  En çok yüzde, burun çevresinde görülür. En çok rastladığımız bulgular sarımsı, bal renkli, kabuklarla kaplı yuvarlağımsı sıyrıklar olup, çevreye yayılabilir.  Genellikle 1-3 haftada kendiliğinden iyileşirse de bulaşıcılığı fazla olduğu için ihmal edilmemeli ve hızla tedaviye başlanmalıdır.

Antiseptiklerle temizlenip kabuklar kaldırıldıktan sonra antibiyotikli krem veya pomatlar uygulanır.   Genellikle 7-10 günlük uygulamalar yeterli olur.   Çok yaygın olduğunda, salgın riski olduğunda sistemik tedavi (hap, şurup, iğne) kullanılabilir.

Folikülit (Kıl dibi iltihabı):

Folikülit, kıl diplerindeki açıklıkların stafilokoklara bağlı bir enfeksiyonudur.   Derinin kıl bulunan her yerinde olabilir, saçlı deri, kalça, kollar, bacaklar, erkeklerde yüz sık görüldüğü bölgelerdir.  Bu alanlardaki kıl koparma, ağda, traş vb zedelenmeler, sürtünme, sıkı giysiler, nemlenme, kapalı kalma, sürekli yağlı maddelerle temas folikülit oluşumunu kolaylaştırır.

Başlangıçta kırmızı bir kabarıklık iken, hızla cerahat oluşur ve genellikle kıl dibinde sarı renkli minik apseler şeklinde görünürler.   Birinden diğerine bulaşma kolaydır.   Zedeleyici işlemler bulaşmayı kolaylaştırır, bu nedenle erkeklerde sakal bölgesindeki folikülitler (sikozis) çok inatçı olup zor iyileşir.

Şeker hastalığı ve şişmanlık yaygınlaşma ve kronikleşmede kolaylaştırıcı nedenlerdir.  Az sayıda folikülit varsa bölgenin sabunlu suyla veya antiseptiklerle temizlenmesi ve sonrasında antibiyotikli krem veya pomat uygulamaları yeterli olur.   7-10 günlük bir tedavi yine yeterlidir.  Sayı çok ve yayılma eğilim varsa muhakkak antibiyotik haplar da eklenmelidir.

Furonkül (Çıban, kan çıbanı):

Derinin Mikrobik Hastalıkları Furonkül, kıl köklerinin stafilokoklara bağlı, derin, cerahatli ve doku yıkımı yapan bir iltihabıdır.  Derinin kıl olan her bölgesinde görülebilir. Sırt, kalçalar, uyluk sık görüldüğü yerlerdir.   Sürtünme, traş, kıl koparma, nemli ortam vb kolaylaştırıcı etki yapar.

Başlangıçta hafif ağrılı kızarık bir kabarıklık iken, sonra yavaş yavaş iltihaplı bir topak halini alır, 1-5 cm kadar çaplarda, gergin ve ağrılıdır. Yaklaşık bir hafta içinde bir tarafının derisi incelir ve sonra kendiliğinden açılır ve boşalır, iz bırakarak iyileşir.

Aynı odakta birden fazla folikül ağzının tutulduğu, birden fazla çıbanın bir arada göründüğü furonkülden çok daha ağır, yaygın bir şekli vardır ki buna “Şir-i pençe=aslan pençesi” adı verilir.  Aynı anda birden fazla çıban ve sık sık tekrarlar bir seyir gösteriyorsa “Furonkülozis” adını alır, uyuz, bitlenme gibi kaşıntılı hastalıklar, şeker hastalığı vb. kolaylaştırıcı olabilir.

Tedavide eğer tekrarlayıcılığı yoksa tek çıbanlar için ılık pansumanlar, antiseptikler, antibiyotikli krem veya pomatlar yeterli olur, olgunlaşma varsa (içinde cerahat oluşumu) açılmalıdır.   Çok ağrılı, henüz açılmaya eğilimli olmayan tek çıbanlar, birden fazla ve tekrarlayıcı olan durumlarda hem sistemik antibiyotik hem de yerel antiseptik ve antibiyotik uygulamalar birlikte uygulanır.

Ektima:

Daha çok çocuklarda ve kötü hijyen, beslenme yetmezliği gibi durumların varlığında streptokoklara bağlı olarak görülür, kaşıntı, çarpma vb. kolaylaştırıcıdır.   En çok bacağın alt bölümünü sever, kalça, yüz vb. diğer alanlarda da yerleşebilir. Bir kızarıklık üzerinde sulantılı, cerahatli elemanlarla başlar, fakat hızla yara açılıp seyrini sürdürür.   Üzerinde siyah veya siyaha yakın renkli, kalın ve sert bir kabuk vardır.

Genelde 2-3 tanedir.   Tedavi edilmese de 1-3 haftada kendiliğinden, iz bırakarak iyileşir.   Tedavide kabukların kaldırılmasından sonra antiseptik temizleme ve antibiyotikli krem veya pomatlar yeterli olur, genelde hap veya iğne tedavisi gerekmez.

Erizipel (yılancık):

Streptokoklara bağlı olup, genellikle yüzde, ülkemizde ise ayaktaki mantar hastalığına bağlı mikrop kapma sonucu alt bacaklarda sık görülür. Ani ateş, halsizlik ve ağrıyla başlar, Parlak kırmızı, sert, şiş bir yapısı vardır.

Tedavi edilmezse de kendiliğinden iyileşebilir fakat çok ağrılı ve genel durumu bozan bir hastalık olduğu için erken dönemde iğne veya hap şeklinde antibiyotikler, yüksek dozda başlanmalı, hastanın istirahati sağlanmalıdır.  Sık yineleyen erizipellerde bakteri giriş odakları bulunup tedavi edilir.

Selülit (Flegmon):

Derin ve cerahatlenmeyle seyreden bir tablodur, kas aralarına kadar inen doku yıkımı ve cerahat vardır.   Etken genellikle streptokoklar olmakla birlikte, seyrek olarak stafilokoklar ve ender olarak da başka bakteriler olabilir.

Yılancığa benzer, onun gibi ağrı, ateş, halsizlik bulunur, yılancıkla kıyaslanırsa belirtinin rengi daha kahverengimsi, sınırları daha belirsiz ve kıvamı daha serttir. Çok erken dönemde yakalanırsa yüksek doz antibiyotik ve yatak istirahatiyle kontrol altına alınabilir.

Fakat derin dokularda doku yıkımı ve cerahatlenme başladığında antibiyotik tedavisi yeterli olmaz muhakkak cerrahi girişimle boşaltılması gerekir.