Derimizin Nemi - Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir

Derinin nemi dediğimizde sözü edilen derinin üst tabakası olan boynuzsu tabakanın nemidir. Derimizin normal (yumuşak, elastik, parlak ve canlı, kadife gibi, bebek gibi) görünümünün korunması su içeriğinin %10’un üzerinde olmasına bağlıdır. Altına düştüğü durumlarda deri kuruluğu veya kuru deriden söz edilir.

Buharlaşmayla (Trans Epidermal Su Kaybı=TESK, bu tabakadan olan su kaybı üst derinin alt kısmı ve alt deriden tamamlanır. Bu nedenle dokunun içerdiği su miktarı ve bunu sağlayan ağızdan alınan su miktarı da, derinin nem durumu açısından çok önemlidir.

Derinin doğal nem ve elastikiyetini deri yüzeyindeki doğal hidrolipidik (yağlı-sulu) yapı önemli ölçüde korumaktadır.  Boynuzsu tabakanın su tutma görevini hücre içinde bulunan protein yapılı doğal nemlendirici faktörler (Hiyaluronik asid gibi) üstlenir.

Buharlaşmayı önlemek için ise derinin hücre dışı doğal yağları görevlendirilmiştir (%25 yağ asitleri, %20 kolesterol, %40 seramidler). Hücrelerin arasında harç gibi yerleşiktirler. Bu doğal yağların yalnız miktarları değil, oranları da önemlidir.

Seramidlerin görevinin çok önemli olduğu düşünülmekte, ayrıca Linoleik asitin de etkisi vurgulanmaktadır. Eskiden önemli etkisi olduğu sanılan yağ bezlerinden deri yüzeyine salınan yağ olan sebumun ise çok katkısının olmadığı düşünülmektedir.

Doğanın bu korunma çabalarına biz su kaybını arttıracak yoğun çabalarla katkıda bulunuruz. Bizim hem kendimizi ve hem de çevremizi temizlemek için aşırı çabalarımız, derinin bu doğal korunma mekanizmasını bozar ve deriden su kaybına neden olur, dolayısıyla deri de kurur, çatlar ve zedelenir.

Kuru deri ise kaşıntıya, ekzema gelişimine, mikroorganizmaların girişine zemin hazırlar. Sosyal kaygılarla hergün yıkanarak (bazen günde iki kez), ellerimizi on yüz bin kere yıkayarak, günümüzün güçlü lipid çözücüleriyle derinin doğal koruyucularını bozup deriden su kaybını ve kuruluğu arttırırız.

Oysa 50 yıl önce insanlar haftada 1-2 yıkanmayla idare eder deri de kendini toparlamaya vakit bulurdu.  Rahmetli babam haftada birlik yıkanma günümüzde ya “Maltız” yakarak, daha sonraları da odunlu termosif on yakarak suyumuzu ısıtırdı.

Sırayla hepimiz yıkanırdık, babam rahmetli kafamı üç kere katranlı sabunla, yıkarken gözümü de yıkadığı için boyuna mızıldadığımı hatırlarım. Kurumayı önlemek için hastalık halindeki sık temizlenme ve temizlemelerden vazgeçmeliyiz.

Normal, sağlıklı derilerde klasik sabunlarla yıkamayla çok sorun çıkmaz, seboreik (yağlı deri=yüz, göğüs, sırt) alanlar ve seboreik yapılı kimseler daha dirençli, kuru ve hassas deriler ise daha kolay zedelenir niteliktedir.

Modern deterjanlar, klasik sabunlara göre daha az tahriş edicidir.  Temizleyici ajanın pH değerinin 5,5 olması çok üzerinde durulan bir özellik olmasına karşın, sonucu çok değiştirmez.  Son zamanlarda “Syndeth” adı verilen sentetik deterjanlar daha az muharriş oldukları gerekçesiyle sık kullanılmaktadır.  Fakat çok sık kullanıldıklarında hepsi tahriş yaparlar.  Deterjanı azaltılmış, sulu veya su alkol karışımlı sabunsuz denilen temizleyiciler duyarlı deriler için önerilmektedir.

Yıkanırken aşırı sabun ve deterjan kullanılması önlenmelidir, bir kez sabunlanma yeterlidir, hatta her gün veya günde 2-3 yıkananlar bazı turları sade suyla dahi (yalnız büklüm yerleri sabunlanabilir) geçiştirebilir. Çocuklarda ve yaşlılarda deri daha ince olduğu için kuruma ve tahriş de daha çabuk olur, daha dikkatli olunmalıdır. Kış mevsiminde terleme azaldığı için kuruma daha da artar.

Ayrıca yaşlandıkça da kurur, kurudukça da yaşlanırız.  Yıllara bağlı deri yaşlanmasında derinin görüntüsünde çok fazla değişiklik yoktur, fakat derinin fonksiyonlarında bozulma ve hücre üremesinde yavaşlama vardır, bu yavaşlama özellikle boynuzsu hücreler (keratinosit) ve bağ dokusu yapımcılarında belirgindir, buna bağlı olarak kollajen miktarında da azalma vardır.

Deri elastikiyetini ve kıvamını kaybeder.  Boynuzsu hücreler ise, su tutma ve regülasyon görevlerini yeterince yapamazlar, saç ve tırnaklarda da zayıflama olur ve uzamaları da yavaşlar.

Deriyi kurutma çabalarımıza ayrıca güneşin yıllar içindeki birikim etkisi de destek olur. Güneşe bağlı yaşlanmada (deri yaşlanmasının % 90’ı) ter ve yağ salgısı azalmış, deri incelmiş, hücrelerin üreme yetenekleri azalmıştır, buna bağlı olarak da doğal hidrolipidik örtü kalkmıştır.  Bu da derinin su kaybının artıp iyice kurumasına yol açar.  Deri kuruluğu deri yaşlanmasının bir nedeni gibi değil, daha çok sonucu gibi görünmektedir.

En çok kol ve bacaklar kururken, deride kuruma, çatlama, kepeklenmeler görülür.  Kuru deride hücreler arası bağlar da yeterince parçalanamadığı için, dökülmeler tek tek hücreler şeklinde değil, iri parçacıklar halinde olur ve kepekleri oluşturur.  Kuruyan boynuzsu hücrelerin kıvrılan kenarları da deriye kaba bir görüntü verir.

Derinin doğal nem ve elastikiyetinin korunması çok önemlidir.  ‘Derinin Nemlendirilmesi’ kuruyan derinin eski haline getirilmesi sürecidir (Sakın ha bebek derisi gibi olmasını beklemeyin). Bu amaçla yapılacak ilk iş su kaybının önlenmesidir, sonrası ise eski nemini ve kalitesini geri kazandırmaktır. Nemlendirici ürünler kuru ve yıpranmış deriler için çok yararlıdır.

Bunlar genellikle sulu ve yağlı maddelerin uygun oranlarda karışımlarından oluşur.  Sulu kısmı deriden emilirken, yağlı kısmı ise gerek doğal nemin ve gerekse de emilen suyun buharlaşmasını engeller.  Bu nedenle tüm nemlendiriciler banyo sonrasında uygulanılırsa çok daha iyi etkili olurlar.  Genellikle gündüz kullanılacak olan ürünlerde su, gece ürünlerinde yağ ağırlıklı ürünler önerilir.

Nemlendirme işi için ‘Nemlendiriciler=Moisturisers’ diye adlandırdığımız ürünler kullanılır. Bu ürünler Deriden su kaybını engeller, deri nemini aktif olarak arttırır, deriye yumuşaklık verir, kaba görünümünü gidererek, parlak ve pürüzsüz bir görünüm verirler ve deri yenileyici aktif ürünleri de taşırlar. Bilimsel anlamı olmamakla birlikte kozmetolojide bu ürünlerin ve bileşenlerinin değişik adları biraz karışıklık yaratır, önce buna kısa bir açıklama getirelim:

1- Moisturiser: Nemlendirici anlamındadır ve diğer üçünü de kapsar.

2- Occlusive-lubricant: Yağlı, buharlaşmayı önleyici, kayganlaştırıcı

3- Emollient: Yağlı, yukardakine çok benzer.

4- Humectan: Nem çekici, suyu içinde tutar, nemi yüksek ortamdan alıp düşük olana aktarır.

Nemlendirici ürünler yağ oranı fazla olanlar daha iyi nemlendirici etki yaparlar, fakat insanlar yağlı görüntüyü ve yağlılık hissini sevmedikleri için su ağırlıklı olanlarını daha çok yeğlerler. Yüz için genelde gündüz su bazlı, gece yağ bazlı ürünler tercih edilir.

Özellikle yüzde, bunlara ek özel amaçlar için daha etkin farklı maddeler de eklenebilir.

El ve vücut losyonları ise birbirine çok benzer fakat el ürünleri daha iyi kapama yapması için daha kalın ve daha yağlı, vücut losyonlarıysa kolay sürülmesi için sıvı haldedir.

El için ideali S/Y tipi olmakla birlikte, yağlılık hissi ve gündelik hayatta yaratabileceği sorunlar açısından zaman zaman Y/S olanlar da kullanılmaktadır.  Vücut nemlendiricisi olanlar ise her iki tipte de olabilmektedir.

Özetle söylemek gerekirse; İyi bir nemlendirici, iyi su çekici, iyi yumuşatıcı ve dozunda kapatıcı olmalıdır, şu anda pek çok çeşitli ve nitelikli ürünler ülkemizde kolayca ulaşılabilir durumdadır.

Her deri tipinin gereksinimine göre seçim yapılabilir. Nemli zemine uygulama tüm nemlendiricilerde başarıyı arttırır. Etkileri ise kullanıldıkları süre boyunca geçerlidir.    Ağızdan alınan su miktarı da derinin neminin desteklenmesi açısından önemlidir.

Son mesaj: Her işe yarayan mükemmel nemlendirici yoktur, nemlendirme işi temel görevidir, bunu iyi yapmaları yeterlidir.  Bazı etkilerinin ispatlanmaları da zordur. Fakat kuruluğun getirdiği sorunların önlenmesi, kullanan kişinin kendini iyi hissetmesi dahi yeterli bir yararlılık olarak kabul edilmelidir.