Akne Vulgaris - Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir

Akne Vulgaris, üzerinde en çok konuşulan, en çok yorum yapılan deri hastalıklarından bir tanesidir. Türkçe olarak “Ergenlik Sivilcesi” diye anılır.

Gençlerin korkulu rüyası akne
Dermatoloğun ekmek parası akne
Kimine kâbus, kimine umut,
Evlerden ırak olası akne

Akne Vulgaris Yağ bezlerinin deriye açıldığı, aynı zamanda kılların da yüzeye çıktığı kanalların kronik iltihabi bir hastalığı olup, her iki cinste ve tüm ırklarda eşit oranda görülür. Genellikle ergenlik döneminde başlar fakat, bitiş zamanı değişkendir. 18-20 yaş olabileceği gibi 25-30 yaşlara kadar da uzayabilir veya bazan daha geç yaşlarda başlaması da söz konusu olabilir.

Genel sağlığı etkilemeyen, yaşamsal tehlikesi olmayan, basit bir hastalık gibi görünen “Akne vulgaris” insan iletişiminin üst düzeye ulaştığı günümüz toplumsal yaşamında yalnızca görüntüsü nedeniyle dahi çok büyük ve önemli bir sorun oluşturabilmektedir. Çünkü derimiz ve özellikle de yüzümüz, bu iletişimin bir numaralı görünen organıdır ve beden algılamasında en önemli yeri tutar.

Ayrıca aknenin en çok görüldüğü yaşlar olan ergenlik çağı, beden algılamasının en yüksek olduğu, görüntünün bazı zamanlarda her şey olabildiği bir yaş dönemidir. Bu yaşlarda var olan lezyon şiddeti on kat, yüz kat veya daha fazla olarak algılanır ve gençlerde başta depresyon olmak üzere çok ciddi psikolojik sorunlara neden olabilir, tek bir kabarcık dahi dünyanın kararmasına neden olabilir.

Ayrıca uzun vadede kalıcı izlere de neden olabilen “Akne”, işlevinin ve nesnel sorunlarının kat kat üzerinde önem taşır ve kesinlikle tedavi edilmesi gerekir.

Aknenin nedenleri çok tartışmalıdır. Kesin olan yanı yağ bezlerindeki büyüme ve aşırı çalışmadır ve bunların ortaya çıkması ise kişisel yatkınlığa yani kalıtsal özelliklere bağlıdır.

Gelişiminde üç ana faktör vardır:

  1. Yağ salgısı (sebum) yapımında artış
  2. Deri hücrelerinin anormal gelişme ve dökülmesi
  3. Bazı yerleşik bakteriler (mikrobik ve bulaşıcı değildir).

Akne Vulgaris Yağ salgısının artışının yanı sıra yapısı da değişiklikler gösterir Kanaldaki boynuzsu hücrelerin artış ve yağ salgısıyla birleşmesi sonucu aknenin temel elemanı olan silindirik tıkaçlar (komedon) oluşur. Kanalda yerleşik olan Propionibacterium Acnes adlı bakteri, aknenin iltihabi belirtilerini oluşturur. Kalıtım dışında erkeklik hormonlarının kısmi etkileri dışında bilinen ciddi bir tetikleyici yoktur ki bunlar da yalnızca kadın hastaların sınırlı bir kısmında etkilidir. Yiyeceklerin ve stresin etkisi çok tartışılmışsa da bu konuda da kesin bulgular gösterilememiştir. Ayrıca makyajın da çok yağlı ürünler kullanılmadıkça ciddi bir zararı yoktur.

Çukulata, fındık fıstık
Yeme dediler, boğazı kıstık
Her gün aynada yeni sivilce
Baktık baktık surat astık

Akne, yağ bezlerinin fazla bulunduğu başta yüz olmak üzere sırt, göğüs ve omuzlarda yerleşir. Tipik olan tıkaçların uçları siyah görünür. Kızarık kabarcıklar ilk belirtileri olup, bunları cerahatli belirtiler izler. Seyrek olarak yağ bezlerinin çok irileştiği ve deri altında topakların oluşumuna neden olduğu kistik akne tipleri görülür ki bunlar çirkin görünüşlü olduğu kadar tedaviye de dirençlidirler ve kötü izler bırakırlar.

Akne tedavisinde en önemli şey hastayı ilgiyle dinleyip, aydınlatmak, hastalık hakkında bilgilendirmek ve gerçekçi beklentiler oluşturarak hastanın tedavi uyumunun en üst düzeyde olmasının sağlanmasıdır. Geçmeyeceği, evlenince geçeceği, bunun hastalık bile olmadığının söylenmesi, hastalığın küçümsenmesi yapılabilecek en önemli hatalardır. Tedaviler yavaş gelişimli olup, hastaya hedef olarak aylık bir süre verilmeli, bu sürenin sonunda % 80-90 iyileşme olacağı, fakat tedavi bırakılınca yineleyebileceği, bu nedenle alt düzey bir tedavinin sürekliliğinin gerekli olduğu vurgulanmalıdır.

Tedavinin en önemli kısmı yerel tedavidir ve tek başına veya sistemik tedaviyle birlikte kullanılabilir. Ayrıca idamede de tek başına yeterlidir. Yerel tedavi ilaçları antibiyotikler, antiseptikler ve soyuculardır.

Yerel antibiyotikler P. Acnes’in üremesini baskılayarak iltihabın gelişimini önlerler, yalnızca antibiyotiklere direnç gelişmesi söz konusu olduğu için, dönüşümlü veya soyucularla kombine kullanılmalıdır. Yerel antiseptikler de aynı şekilde etki ederler ve bunlarda direnç gelişimi yoktur.

Soyucular (özellikle Retinoidler) akne de en çok kullanılan ilaçlardandır. Açık ve kapalı komedonları çok iyi etkileyerek hem eskilerin atılmasını sağlar ve hem de yeni yapımı engeller, buna bağlı olarak tüm aşamalar baskılanır. İlk 20-30 günde tahrişe neden olurlar fakat daha sonra deri tolerans geliştirir ve tahriş azalır.

Akne Vulgaris Sistemik tedavide antibiyotikler en sık kullanılanlardır.   Eğer kadın hastalarda hormonal bir sorun varsa doğum kontrol hapları sınırlı ölçüde devreye girebilir. İnatçı, şiddetli ve ağır izler bırakan aknelerde A vitamininin türevi olan Retinoidlerse giderek kullanımı artan özgün ilaçlardır. Çok fazla spekülasyonu yapılan ve abartılı korkulan ilaçlardır.

Yan etkileri arasında en önemlisi gebelikte kullanıldığında sakat doğuma yol açabilmesidir, diğerleri kontrol edilebilir ve geçicidir. Bu ilaçlarla tedavi klasik tedavilerin aksine % 80 oranında kalıcı etki yaparlar. Önemli olan doğru dozda doğru sürede kullanılmalarıdır.

Sonuç olarak “Akne”, kesinlikle bir dermatolog elinde, iyi bir yaklaşım, titiz ve sabırlı bir tedaviyle, hastayla iyi bir iş birliği yapılarak tedavi edilebilen önemli bir hastalıktır. Tedavi olabilen bir hastalıktır, uzun süreli takip gerektirebilir, her türlü tedavide iyileşme süresini 6 ay olarak belirlemek gerekir, iki ayın sonunda % 30-40, 6 ayın sonunda % 80-90 iyileşme beklenmelidir.