Deri Hastalıkları ve Ruhsal Bozukluklar - Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir

Bundan önceki değişik yazılarımızda (sedef, uçuk, siğil, beyaz lekeler, saç dökülmeleri vb) olumlu veya olumsuz ruhsal etkilenmelerin bazı hastalıkları dolaylı veya dolaysız olarak etkileyebildiğinden söz etmiştik.

Gerçekten de iyi gözlem yapıldığında bazı hastalıkların özellikle ruhsal çöküntü, gerginlik dönemlerinde aniden başlayabildiği.  Sedef hastalığı, bazı saç dökülmeleri ve kaşıntılar, kurdeşen (ürtiker) bu durumlara örnek verilebilir.  Bazen de siğillerde olduğu gibi telkin yoluyla kazanılan moralin hastayı iyileştirdiği görülebilir.

Kanser veya benzeri ağır seyreden hastalıklarda hastanın moral gücünün sonucu önemli ölçüde etkilediği de bilinen bir gerçektir.  Deri hastalıkları ile ruhsal sorunlar arasındaki ilişki pek çok hastalığınkinden yüksek bulunmuştur.

Deri hastalığı öyküsü alırken veya deri hastalığı sohbeti yapanlar arasındaki konuşmalarda çok sık duyduğumuz bir cümle “Aaah, ah benimki kesin sıkıntıdan zaten!” cümlesidir.  Derimizin ruhumuzla olan bu yakın ilişkisi ve derinin ruhsal olaylardaki önemi çok merak konusu olan bir olaydır.

Bilinen deyimle “Derimiz, ruhumuzun aynasıdır”. Sevinçlerimiz, üzüntülerimiz, heyecanlarımız derimizde kendisini kızarma, solma, sararma, morarma şeklinde belli eder.  Ayrıca deri ruhsal doyumlarımız için çok önemli bir organ ve önemli ölçüde bu doyumların başlangıç kaynağıdır.

Bebekler çevrelerini dokunarak tanırlar ki dokunma deri aracılığıyla olur ve dokunma derinin en önemli en yararlı işlevlerinden biridir.  Dokunma bir başka canlıya dokunma olduğunda deri işlevi iki taraflı ve çok zengin olacaktır.  Bebek yakınındaki en önemli kişiyi yani annesini elleri ve meme emdiği dudaklarıyla tanır.

Annesinin okşayan elinin ve yaslandığı teninin sıcaklığı ise kendisini huzur ve güven içerisinde hissetmesini sağlar.  Babalar ve diğer yakınlar için de benzer şeyler geçerliyse de anne çocuk ilişkisindeki derinlik ve önem bambaşkadır.  Bunun dışında da birbirimizi hissetmede deri çok önemli bir role sahiptir.

Sevdiklerimize sevgimizi sarılarak, okşayarak, öperek özetle dokunarak gösteririz.  Hayvanlarda da dokunma okşanma ve yalanmanın ne kadar önemli bir ruhsal doyum aracı olduğu hepimizin bildiği bir gerçektir.

Cinsel hayatımıza ait zevklerin de başlangıç noktası hep deridir.  Buna karşılık çoğu kez ağrının başlangıç yeri ve dayak, kulak çekme, ısırma, çimdikleme ve işkence gibi fiziksel cezaların da hissedildiği yer yine derimizdir.

Yani, derimiz hem ruhsal tepkime ve bozuklukların bir yansıma organı ve hem de ruhsal doyumlarımızın başlangıç noktası olarak beynimizle ve ruhumuzla çift yönlü bir ilişki içerisindedir.

Ruhsal bozuklukların nasıl olup da elle tutulur, gözle görülür, somut hastalıklara neden olduğu ise çok tartışılmıştır.  Ruhsal bozuklukların organizmanın bağışıklık sistemi üzerinde çok belirgin etkileri olduğu açıkça gösterilmiştir.  Stres, depresyon bağışıklık sistemini çok belirgin şekilde etkilemekte ve baskılamaktadır.  Sinir uçlarından salınan özel uyarıcılar ve bazı hormon sistemlerinin bu olayda etkili olduğu düşünülmektedir.

Ruhsal etkenlerin yara iyileşmesini dahi etkileyebildiği son zamanlarda gösterilmiştir.  Ayrıca damarlar üzerinde daralma ve genişleme etkileri, değişik salgıların açığa çıkması da hastalıklara zemin hazırlayabilir.

Bütün bu değişiklikler de başta deri hastalıkları olmak üzere pek çok değişik hastalığın (mide ülseri, kalp krizi, tansiyon yüksekliği gibi) ruhsal nedenlerle ortaya çıkmasını açıklayabilir.

Tetikleyici psikolojik nedenler arasında günümüzün moda hastalığı olan depresyon, çevreyle uyumsuzluk, aşırı gerginlik, aşırı sorumluluk, mükemmeliyetçilik ve özellikle de anne çocuk ilişkilerindeki bozukluk ve bunun getirdiği sevgi eksikliği çok önemli rol oynamaktadır.

Bazı durumlarda bunun tam tersi de söz konusu olabilmekte, deride var olan bir hastalık, bunun yarattığı görüntü bozukluğu bir ruhsal çöküntüye, ruhsal hastalıkların başlamasına neden olabilmektedir.

Özellikle kendine güvenlerinin sarsılmasına, yalnızlık ve terk edilmişlik duygularıyla içe kapanmalarına yol açabilmektedir.  Hele hele bu hastalık sedef, bazı saç dökülmeleri, vitiligo, sinirsel egzema (nörodermit) gibi kökende psikolojik yanı olan hastalıklar ise olay içinden çok zor çıkılabilecek bir kısır döngüye dönüşecek, sıkıntı hastalığı, hastalık sıkıntıyı arttırarak gidecektir.

Bu gibi durumlarda hasta için ideal olan Deri Hastalıkları Uzmanı ile Psikiyatri Hastalıkları uzmanlarının bir arada bulunduğu gruplarda iş birliği içerisinde ele alınmalarıdır.

Bunların dışında bazı saf ruhsal hastalıklar da, ilgisiz bir deri hastalığı gibi karşımıza çıkabilmekte ve hem hastalar ve yakınları için ve hem de bazen hekimler için de çok yanıltıcı olabilmektedir.

Örneğin anormal kaşıntılar, deri yolmalar, koparmalar, saç ve tırnak koparmalar ve yemeler, özellikle bulaşıcı deri hastalıklarına, cinsel temasla bulaşan hastalıklara yönelik abartılı korkular ve bunlara bağlı davranışlar, olmayan hastalıkların var sanılarak kurtulmaya çalışılması gibi hastalık hayallemeleri bizden çözüm bekleyen, doğru adrese gönderilmeyi değil elinden tutulup götürülmeyi bekleyen hastalıklarımızdır.

Sonuç olarak ruh sağlığımız ve buna bağlı deri ve diğer organ sağlıklarımızı korumak için temizlik, aşılar, sigaradan, güneşten kaçınma gibi bilinen somut önlemlerin yanı sıra, sevgimizi paylaşmayı bilmemiz, şimdiye kadar bilemediysek öğrenmemiz, yaşamı yaşanır kılmamız gerekmektedir.  Özellikle anneler, babalar ve adaylara öğütümdür; Sevdiğinize, özellikle de çocuklarınıza belirtmediğiniz, hissettirmediğiniz sevgi eksik kalmış sevgidir.